bugün
yenile
    1. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      harika bir kazım baran yılmaz şiiri. kime aşık olmuş bilmiyorum ama kime yazdıysa bu 10 parçalık şiiri, sanatsal ereksiyon yaşatmış resmen... dilruba ~ part i tüm gezegen seni soruyor dilruba! çocuklar sokakta sen oynuyor. anneler yavrularına seni emziriyor, babalar akşama sen kazanıp seni getiriyor. ekmek parası gibi bir şeysin herhalde..insanlar sen diye ağlıyor. uğruna savaşlar çıkıyor dilruba! kıtalar kendi arasında eşit parçalara bölünüyor. renk ayrımı senden sonra başlıyor, ırklar dilini seni anlatırken buluyor. bakışların soykırıma teşvik, saçların kutsal birer emanet, milletler sen uğruna ölüyor. şu minareden okunan sen misin dilruba? allah inanları sana mı davet ediyor? su rengini senden mi aldı acaba? gül güzel kokmak için kokunu mu kıskandı? tabiat sana bakarak mı makyaj yaptı dersin? bu güzelliğe gözlerim senden mi aşina? sensin dilruba! hasta ruhumun tek hekimi sensin. beş duyumun vazifesi, uykumun yarım kalan arefesi, dünyanın ciğerime dolan nefesi, kapımın tık sesisin... bekliyorum seni dilruba! kapı ilk çaldığında, gelen sen olabilir misin? dilruba ~ part ii sanada soruyorlar mı dilruba, yüzünde yatan cesedimi hiç? biliyorlar mı gömleğinde ki kanın sebebini, elinden öldüğümü görüyorlar mı? adıma kaç çeşit anlam yüklediğini, sonucuma kaç farklı yolda gittiğini, beni kaç değişik bakış açısından sevdiğini, beni gözlerinin içine nasıl serdiğini, nefesimi damağındaki tat nasıl eylediğini, soruyorlar mı? ben soruyorum dilruba... bana tahsis edilen bir ömrü nasıl gaspettin? dualarımın tek satır başı, gözlerimin dünyaya açılan tek kapı aralığı, ruhumun varlıktan soyutlanışı nasıl oluverdin? bilmiyorsun dilruba! bende bilmiyorum aslında.. allah muhakkak bilir, o'na sorsak mı acaba... dilruba ~ part iii sana ulaşmak için kaç adım atmak gerekiyor dilruba sesimi duyman için ne kadar bağırmam gerek görmen için hangi renge bulanmalıyım sen yaşatasın diye kaç kez ölmeliyim varlığımı nasıl hissettirmeliyim sana hislerimi nasıl farkettirmeliyim zor dilruba senli dünyada senden muaf olmak zor konuşmadığın evrene ses olmak sonu sana varmayan bir coğrafyaya yol olmak zor tuhaf bir denklemsin dilruba senden sonra sadeleşmek mümkün olmuyor hislerim seninle tepkimeye giriyor her tepkim seninle hisse bürünüyor moleküllerime kadar seninle doluyum dilruba yaşam koşul olarak seni öne sürüyor biliyor musun ne düşünüyorum dilruba tanrı seni yaratırken benim göğüs kafesimden almış kanının rengine yüreğime baktıktan sonra karar vermiş olmalı tanrı beni sana hibe etmiş senide bana lütfetmiş olmalı bekliyorum dilruba küçük bir tebessüm ettiğin gün yaracağım evreni ortadan ikiye ve koşacağım dilruba gözlerin uçurum olsa bile atlayacağım bakışlarından sende benimle gelir misin düşer misin yüreğime dilruba... dilruba ~ part iv mesele etmene gerek yok dilruba sevdik, ayrıldık ve acı çekiyoruz kullanılmayan bir üst geçidin yalnızlığı kadar ıssızız şarabın damakta bıraktığı o nahoş tad sigaranın dudaktan feragat edemeyen ciğerde hapsolmuş dumanıyla bir tutuyoruz birbirimizi kendimizce haklıyız... biz metrajı kısa süren sevişmelerin havada asılı kalan gülücükleri gibiyiz dilruba tebessümlerimiz yapmacık suratlarımız yukarıdan aşağıya buruşuk ömrün sonuna ilave edilen ek süre kadar amaçsızız yaşamın aşkla buluşmayan yalnızlığa terkedilmiş kısımlarına denk düşüyoruz bizce yalnızız... biz gökten yer yüzüne fırlatılmış eş zamanlı iki yağmur damlası gibiyiz dilruba aynı kanalizasyona akacağız ama aynı gök yüzünde çarpışamayız imkansızız... dilruba ~ part v aslında ne söylesek boş dilruba ne konuşsak kelimelerimiz kendi arasında yitik bütünlüğü sağlanamamış farklı uzantılarda parçalardan oluşan bir bileşkenin hiçte eşit olmayan ayrımlı yanları gibiyiz değişiklikleriyle ayrışan renkleriyle kontrast ve dokularıyla birbirine tezat komple bir düşünce kaosunda paylaşıyoruz birbirimizi birbirimizle... yanyanalığımız kabahat birlikteliğimiz baştan aşağı fiyasko öpüşmelerimiz cennet elması yasağı tadında sevişmelerimiz deccalın iki dudağının arasında manzaralarımız ayrı gördüklerimiz göreceli üstümüze doğan güneşin bile rengi bize göre başka başka sen ne saçmalıyorsun böyle ben ne zırvalıyorum dilruba bunların hepsi boş laf safsata ben seni ciğerim değil içindeki nefes eyledim yaşamam için boş bırakma... dilruba ~ part vi kendime acımaya başladım dilruba yada acılarım kendimleşmeye başladı insan beden değiştiriyor böyle sevince duvarların bekleyişinde suyun musluktan akışında pencereden içeriye sızan rüzgarın ahenginde buluyor kendini ya onlar kadar anlamsızlaşıyor yada onlara kendince anlamlar buluyor sessizliğin bir insanı ne kadar ürkütebileceği sırf diğer tarafı boş diye yatılmayan yatağın insanın içindeki boşlukları ne kadar acıtacağı saksıda kendiliğinden kuruyan çiçeklerin sırf o olmadığı için kurumuş olabileceği bilinci tek başına yenilen yemeğin tatsızlığı filmi yalnız izlemenin garipliği ve her akşam eve yalnız dönmenin üzüntüler üzerinde kadar hak sahibi olabileceği işte bu durumlarda belirginleşiyor tüm bunlar sanada oluyor mu dilruba yediklerin tadını muhafaza ediyor mu içtiğin su eskisi kadar berrak mı filmler aynı heyecanı tattırıyor mu eve dönerken eşlik eden gölgen ellerini benim gibi tutuyor mu söylesene dilruba yatağın kafan yastıkla buluştuğu anda gözlerime baktığın zaman ki kadar huzur kokuyor mu benim ki ceset kokuyor dilruba yüzüme cürük bir aşk nefesi soluyan... dilruba ~ part vii bu kaçıncı terane dilruba kaç yangında susuz bırakışın beni azımsanmayacak sancılarımın kaçıncı gün dönümü nöbeti kaç sabaha çatlamış dudaklarla uyanışım kaç rüyamın ortasına düşen gölge oyunun mazbatasını tutuyorum dilruba bir bir seceresini çıkardığım birbirine mayoz bölünen kendi içinde başka karanlıklar doğuran mütemadiyen yalnız ama yoğun alkol eşliğinde tükettiğim gecelerin oysa resimlerde nede güzel gülüyorsun dilruba gamzelerin gözlerime büyük çaplı delikler oyuyor yüzün ellerimi yakacak kadar güzel ve tenin kokusunu hala duyabileceğim kadar imkansız baktığım her karton plakada seni okuyorum dilruba gözlerinin baş harfi ömrümün biyoğrafisi kadar hizasız... dilruba ~ part viii ne zaman elimi ayağımı çekeyim desem yaşamdan, gözlerin yüreğime denk düşüyor dilruba. bakışların süzülüyor aklımdan ince ince cesaretimin neferleri tek tek dağılıyor yaşayası geliyor insanın sebeplenesi geliyor seninle ortak bir atmosferden bahaneler üretebiliyor azraile zaman kazanmak adına insan icab ettiğinde bir çift kahverengiye bile tutunabiliyor. başka ciğere de dolsa nefes alıyorsun ya, bazen o bile yetiyor dilruba... çekincelerini bırakıveriyor bir kenara gelecek kaygısını hiçe sayabiliyor sırf seninle aynı evrende kalabilmek adına sende bunlara nailsin değil mi dilruba yaşam bazen senide en zayıf yerinden vuruyor ölmeyi dilerken sen umursamadan o seni bir başkasına endeksliyor ölmüyorsun ölemiyorsun öldürmüyor... dilruba ~ part ix takdir edersin ki dilruba uzun bir yolculuktu yaptığımız ve birbirimizden artakalanlarla buradayız uzunca bir seyahatti bu yol katettik karşılıklı ömürlerimiz üzerinde vakit harcadık gönül harcadık koca bir aşk harcadık ağırlamak ve ağırlanmak adına aynı enlemlerde ilerleyen ayrışık doğrular gibiydik aynı noktadan çıkan aynı ortak amaca ulaşmaya çalışan eş zamanlı bir varış hareketiydik bazen koşmaktan yorulduk dizlerimiz yerlerle öpüştü yaralarımızı kendi ellerimizle kapattık bazen umudumuzu yitirdik hayallerimiz sığ sulara battı yelkenlerimizi kendi soluğumuzla besledik bazen birbirimizi kaybettik yokluk koca uçurumlar yarattı tutunacak tek eli yine biz birbirimize uzattık bazen şevkatimizi tükettik aşk çok sert imtihanlarla sınandı biz birbirimizi sınıf atlattık arkamızda birbirine tezat bir çok ifade bıraktık tebessümle kuruyan gözyaşları hüzünle solan kahkaha tufanları ve birbirimizin yüreğine açtığımız üstü açık aşk çukurları hatırla dilruba, sende hatırla.. dilruba ~ part x belkide tüm bu zaman dilimlerini ağır bir külfet buğusu içinde geçirdik dilruba sadeleşemedik birbirimizin gönlünde geçmişin tüm tozu pisliğiyle pervasızca koştuk keşfettiğimizi sandığımız cennetimize belkide birbirimizin ekmeğine katık olmaya bile razıydık çorbanın içindeki tuz pencereye vuran aydınlık suyun azizliği toprağın mübarekliği kadar mühimdik hani önemliydik ulan işte o kadar önemli sevdik işte hatırlıyorsun değil mi dilruba elinden içmediğim suyu hor görürdüm elimden yemezsen ekmeği yadırgardın sevincini pay ederdin bana öfkemi lal ederdim sana biliyorsun değil mi, hatırlıyorsun dilruba..
      1her pasajı ayrı ayrı incelenmesi gereken güzel bir şiirmiş hakikaten. ayrıca birazda takıntılı bir sevda izlenimi yarattı bende hatta okurken gözümde kenan birkan'ın abisinin kafası kesilirken "sensin selma sen..." dediği sahne canlandı gözümde. hoşmuş. - devriksekiz 14.02.2017 03:10:03 |#3156339
      1katılıyorum, bu takıntı diğer şiirlerinde de görülüyor. ayrılık canını yakmış şairin. bu adam gelecekte çok ses getirecek.. şu an daha toy sayılır. - mumyax 14.02.2017 03:39:58 |#3158232
      1gerçekten çok hoş bir şiirmiş. bu tarz bir anlatım şiire daha bir yogunluk kattığından mıdır yoksa bu takıntılık meselesinden kaynaklı kendime yakın hissettiğimden midir nedir, daha çok seviyorum böyle şiirleri. tesekkür ederim bizimle paylaştığınız için:) - kizilotesi 14.02.2017 13:03:40 |#3069823
      butun yorumlari goster (4)
    2. 8
      +
      -entiri.verilen_downvote
      hastalıklıyım ben, obsesif ritüellerim var benim. şiire de böyle yaklaşıyorum çoğu zaman. mesela yaklaşık 4 aydır falan ismet özel'in amentü şiirini okuyorum ben. amentü için: (#2009319) sonra sık sık yalnız kalmayı ama gerçek bir yalnızlık anını hissetiğim anlarda oturup attila ilhan şiirleri okuyorum. bilhassa aysel git başımdan şiirini. saçma sapan takıntılarım var benim. bazı şiirleri mistik bir ritüele dönüştürüyor şiire yaraşır bir ibadet biçimi türetiyorum. aslında bilmiyorum şiiri. anlamıyorum hatta. mütevazılık değil hakikaten uzak kalmışım şiire. şiir benim için 6 yaşında bir çocuğun kocaman bir kütüphaneyi keşfetmesi gibi bir şey. bu puslu havayı soluyor, gizemli yerlerini azar azar keşfediyorum. i̇şte bu şiirde burada paylaşıldığından beridir bir başka ritüelim oldu. tıpkı benim gibi obsesyonları olan zavallı bir adamın hikayesi var bu şiirde. paranoyanın da psikozun da doruklarda gezindiği son derece gerilim ve ürperti dolu bir şiir. şiiri keşfetmeme vesile olan sevgili mumyax ; ya hu sen adamsın! hiçbir şey yoksa bu şiir için yine severim seni. bana bu şiiri kazandırdın allah seni güldürsün. i̇nce ince sızlatıyor. sanki bir yerlerime dokunuyor. acıyor gibi sanki ama çocukken yaralanan dizimizin kabuklarını soymanın hazzı var bu şiirde. hastalıklı, mazoşist bir duygu. acı bir haz testisi. --- spoiler --- biz metrajı kısa süren sevişmelerin havada asılı kalan gülücükleri gibiyiz dilruba tebessümlerimiz yapmacık suratlarımız yukarıdan aşağıya buruşuk ömrün sonuna ilave edilen ek süre kadar amaçsızız yaşamın aşkla buluşmayan yalnızlığa terkedilmiş kısımlarına denk düşüyoruz bizce yalnızız... biz gökten yer yüzüne fırlatılmış eş zamanlı iki yağmur damlası gibiyiz dilruba aynı kanalizasyona akacağız ama aynı gök yüzünde çarpışamayız imkansızız... dilruba ~ part v aslında ne söylesek boş dilruba ne konuşsak kelimelerimiz kendi arasında yitik bütünlüğü sağlanamamış farklı uzantılarda parçalardan oluşan bir bileşkenin hiçte eşit olmayan ayrımlı yanları gibiyiz değişiklikleriyle ayrışan renkleriyle kontrast ve dokularıyla birbirine tezat komple bir düşünce kaosunda paylaşıyoruz birbirimizi birbirimizle... yanyanalığımız kabahat birlikteliğimiz baştan aşağı fiyasko öpüşmelerimiz cennet elması yasağı tadında sevişmelerimiz deccalın iki dudağının arasında manzaralarımız ayrı gördüklerimiz göreceli üstümüze doğan güneşin bile rengi bize göre başka başka --- spoiler ---
      1i̇şe yaradı mi ısmet özel okumak? - sessizdeyimdünya 04.09.2017 11:09:21 |#3389952
      1ne açıdan sorduğuna bağlı. ? - devriksekiz 04.09.2017 14:33:31 |#3395404
      1yani kafandaki canavarı susturdu mu, rahatlattı mi? - sessizdeyimdünya 04.09.2017 14:34:46 |#3395535
      butun yorumlari goster (6)
    3. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Sanırım Ben, Mumyax ve kızılotesii dışında kimsenin sikine takmadığı şiirdir. Benim dışımdaki diğer ikisinden de o kadar emin değilim aslında. Çok zaman geçmiş. Tek başıma kalmış da olabilirim. Ekşi sözlükte bile başlığı yok. İnternette random bulmak bile baya zor. Okuyacaksam gelip bu başlıktan okuyorum.
      1Kanka şiire bakış açını değiştirmek istemem ama Ahmet kuralın işler güçler de Ferideye olan aşkı gibi şiirmis ha - kekoo 01.10.2020 19:24:53 |#3973582
      0Kanka yalnız değilsin djdjfj - mumyax 02.10.2020 18:08:51 |#3974804
    4. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Ben nasıl bu başlığa entry girmemişim. Sanki yazdım daha önce ama yazmadıysam bana da aşk olsun. Şiirin arabeskidir Dilruba. Neredeyse ağlayacaktım okurken. Bunu yazan insan olamaz. --- spoiler --- bazen koşmaktan yorulduk dizlerimiz yerlerle öpüştü yaralarımızı kendi ellerimizle kapattık Bazen umudumuzu yitirdik hayallerimiz sığ sulara battı yelkenlerimizi kendi soluğumuzla besledik bazen birbirimizi kaybettik yokluk koca uçurumlar yarattı tutunacak tek eli yine biz birbirimize uzattık bazen şefkatimizi tükettik aşk çok sert imtihanlarla sınandı biz birbirimize sınıf atlattık. arkamızda birbirine tezat bir çok ifade bıraktık tebessümle kuruyan gözyaşları hüzünle solan kahkaha tufanları ve birbirimizin yüreğine açtığımız üstü açık aşk çukurları. hatırla dilruba, sende hatırla. Belkide tüm bu zaman dilimlerini ağır bir külfet buğusu içinde geçirdik dilruba sadeleşemedik birbirimizin gönlünde geçmişin tüm tozu pisliğiyle pervasızca koştuk keşfettiğimizi sandığımız cennetimize --- spoiler --- Şu Fon aşırı yakıştı şiire.